HASAN : Hayrola Rüstem, üzgün görünüyorsun, ne oldu? RÜSTEM : Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün Hasan? HASAN : Hele anlat bakalım seni bu kadar perişan eden olay neymiş, merak ettim yahu! RÜSTEM : Bütün paramı verip bir at almıştım. HASAN : Ee, at öldü mü yoksa? RÜSTEM : Ölse teselli olacak bir yanı var? HASAN : Ne oldu peki? RÜSTEM : Dün gece ahıra bir hırsız girip atımı çalmış. HASAN : Yapma yaa... İnan ki çok üzüldüm. İnşallah bulursun atını. RÜSTEM : Pek sanmıyorum bulabileceğimi ama hayırlısı neyse o olsun. Ne diyelim. HASAN : Benim acele bir işim var, gitmek zorundayım. Hadi kal sağlıcakla... RÜSTEM : Yolun açık olsun Hasan. HIRSIZ : Lanet hayvan yürüsene be! RÜSTEM : Aman Allah´ım rüya mı görüyorum yoksa! Bu at benim atım yahu! Hey, heey, bu benim atım! HIRSIZ : Yanlışın var Beyim. Bu at yıllardan beri benimdir. RÜSTEM : Madem ki bu at yıllardan beri senin, o halde söyle bakalım, bu atın hangi gözü kör? HIRSIZ : Hangi gözü mü kör? Bunu bilmeyecek ne var, tabi ki sol gözü kör. RÜSTEM : Bilemedin. HIRSIZ : Pardon pordon, ben sağ gözü diyecektim, yanıldım. Evet evet, sağ gözü kör bu atm. RÜSTEM : Sen sadece hırsız değil ayrıca beceriksiz bir yalancısın da. HIRSIZ : Niye? RÜSTEM : Bu atın iki gözü de sapasağlam çünkü! Ver atımı...